" />
Paylaş |
|
Tweet |
AIDS, hızla yayılması ve kesin tedavisinin bulunmaması nedeniyle çağın en korkutucu hastalıklarından biri haline gelmiştir. Son araştırmalarda hastalığa yol açan virüsün belirlenmesine karşın, AIDS’e ilişkin bilgimiz henüz sınırlıdır.
AIDS, İngilizce, Acquired Immune Deficiency Syndrome’un(Edinsel Bağışıklık Noksanlığı Sendromu) baş harflerinden alınmıştır. Kısaca söylemek gerekirse, AIDS, bedenin hastalıklara karşı savunma sisteminin iflas etmesidir.
İlk ortaya çıkışı
Hastalık ilk kez 1981’de ABD’de dikkati çekmeye başlamıştır. Ancak geriye dönük araştırmalar 1978’de hastalığın var olduğunu göstermektedir. 198l’de kısaca PCP olarak adlandırılan bir zatürree türünün art arda görülmesi, PCP’nin bağışıklık sistemi iyice zayıflamış olanlarda (sözgelimi bağışıklık bastırıcı ilaç alanlarda) ortaya çıkan bir hastalık olması nedeniyle olağandışı bir olay olarak dikkatleri çekti. Vakaların, hastalanana dek bağışıklık sistemlerinin normal olması çelişkili bir durum yaratıyordu.
Hastaların bir başka özelliği de eşcinsel erkekler olmalarıydı. Kısa süre içinde bunun yeni bir hastalık olduğu ortaya çıktı. Önceleri AIDS’e eşcinsel hastalığı gözüyle bakılıyordu, oysa eşcinsel erkekler kadar damar içi zerk yoluyla uyuşturucu madde kullananlarda da görülüyordu. Bir başka nokta da, AIDS’e ABD’de yaşayan Karayipliler arasında sık rastlanmasıydı.
Kökeni
Yapılan araştırmalarda Orta Afrika’ da, Ekvator kuşağında yaşayanlarda AIDS’in varlığı saptanmıştır. Hastalık kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görülmüştür.
Afrika’da yaşayan yeşil maymunlarda (Cercopithecus sabaeus) yapılan incelemeler, maymunların çoğunda AIDS virüsüne benzeyen bir virüsün bulunduğunu ortaya koymuştur.
Maymunlarda hiçbir hastalık belirtisine yol açmayan virüsün, insanlara ısırılma yoluyla geçtiği düşünülmektedir. Hastalığın Afrika’dan Karayip Adalarına, oradan da ABD’ye geçtiği sanılmaktadır.
Yaygınlaşması ve gelişmeler
Hastalığın 1981’de kesin bir biçimde belirlenmesinden sonra hızla yayılmasıyla araştırmalar da hız kazanmış ve 1984’te AIDS’e yol açan virüs belirlenmiştir.
Başlangıçta eşcinsel erkeklerde ve uyuşturucu bağımlıları arasında görülen hastalık giderek yaygınlaşmış, eşcinsel olmayan erkekler ile kadınlarda ve çocuklarda da görülmeye başlanmıştır.
Öte yandan ABD’den sonra Avrupa ülkelerinde de günden güne artan sayıda AIDS vakaları ortaya çıkmaktadır. Virüs cinsel ilişkinin yanı sıra, kan nakli ya da steril olmayan enjektörlerle de geçebilmektedir. Virüs bedene girdikten sonra, yıllar sürebilen bir dönemde hastalık sessiz kalabildiğinden,hiçbir belirtinin görülmediği böyle kişilerden alınan kanın nakledilmesi ya da cinsel ilişkide bulunulması,korunmayı büyük ölçüde olanaksız kılmaktadır. Bu türden “sessiz’’AIDS vakalarının belirlenmesini sağlayacak bazı testler üzerinde çalışılmaktadır. Bu testin temeli, virüsü taşıyanların bedenlerinde, virüse karşı oluşmuş antikorların ortaya çıkarılmasıdır. Ancak test yalancı pozitif sonuçlar verebildiğinden, yanıltıcı olmayan kesin doğru sonucun elde edilebilmesi için testin birçok kez yinelenmesi gerekmektedir.
Ayrıca test pozitif sonuç verdiğinde, kişinin, hastalık bulaştıracak canlı virüsü taşıdığı dönemde mi olduğu ya da yalnızca hastalığa eğilimli mi olduğu konusu belirsiz kalmaktadır. Virüsün yapısında değişim (mutasyon) yeteneğinin fazla olması da etkili bir aşının geliştirilebilmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle aşı çalışmaları, virüsü oluşturan protein molekülünde değişmeden kalabilen sabit parçaların araştırılması üzerinde yoğunlaştırılmıştır.
Afrika’daki bir maymun türü üzerinde (yeşil maymun) yapılan araştırmalar, bunların çoğunda AIDS virüsüne benzeyen bir virüsün varlığım ortaya koymuştur.